4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışan işçi, Kanun’da öngörülen şartları taşıyorsa iş sözleşmesinin feshi durumunda (işten çıkarılması), fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içerisinde işe iade için arabulucuya başvurabilir.
Bilindiği gibi, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren arabulucuya başvurma, “dava şartı” olarak zorunlu hale getirildi. Dolayısıyla iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde işe iade talebiyle, arabulucuya başvurmak zorundadır. Arubulucu çözüm üretemezse İş Mahkemesine dava açma hakkı doğacaktır.
İşçi açtığı dava ile işe iadesini isteme hakkına sahiptir. İşçi işe iade davasını kazanırsa, yani İş mahkemesi feshin geçersizliğine dair bir karar verirse, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işverenin bir ay içinde işe başlatmaması halinde işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak, işe iade davasını kazanan işçi, kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçinin bu süre içinde başvuruda bulunmaması halinde, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılacaktır.
Feshin geçerli bir nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene ait olmakla birlikte, eğer işçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ediyor ise bu iddiasını ispat etmek durumundadır. İşe iadesi davasını kazanan işçinin, başvurusu üzerine işveren tarafından 1 ay içinde işe başlatılması gerekir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen işveren, işçiye en az 4 aylık ve en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem, feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Peki mahkemeler bu tazminat miktarını neye göre belirleyecektir? İşçinin kıdemi ve fesih sebebi, işe başlatmama tazminatında ölçü müdür?
Bu hususta Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/4661 Esas, 2018/23810 sayılı Kararında işe başlatmama tazminatının neye göre tespit edileceği açıklığa kavuşturulmuştur.
Daire, 5 yıl 8 ay kıdemi bulunan işçiye İlk Derece Mahkemesi tarafından 8 aylık ücreti tutarında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ise 6 aylık ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı verilmesini doğru bulunmamıştır.
9. Hukuk Dairesi, söz konusu kararında işe başlatmama tazminatıyla ilgili şu hükme yer vermiştir;
“… Dairemizin yerleşik uygulaması gereği, iş güvencesi niteliğindeki bu tazminat işçinin kıdemi, fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Maddenin alt ve üst sınırları aşılamaz. Üst sınırın aşılmasının tek istisnası 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki sendikal nedenle yapılan fesihlerdir. Bu maddede sendikal neden halinde işe başlatmama tazminatının işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında belirleneceği açıklanmıştır. Dairemizin uygulaması bu yöndedir. Dairemiz yıllık ücretli izinle ilgili 53. maddedeki kıdem sürelerini dikkate alarak 6 ay ile 5 yıl arasında kıdemi olan işçi için 4, 5 yıl ile 15 yıl arasında kıdemi olan işçi için 5, 15 yıldan fazla kıdemi olan işçi için 6 aylık ücreti tutarında işe başlatmama tazminatın belirlenmesini öngörmekte, fesih sebebine göre bu miktarlarda azami sınır 8 aya kadar da çıkmaktadır.”
Dolayısıyla Yargıtay’a göre fesih sebebi de göz önünde bulundurulmakla birlikte işe başlatmama tazminatının belirlenmesinde işçinin çalışma süresi esas alınır. Böylece;
- 6 ay ile 5 yıl arasında kıdemi olan işçi için 4 maaş,
- 5 yıl ile 15 yıl arasında kıdemi olan işçi için 5 maaş,
- 15 yıldan fazla kıdemi olan işçi için 6 maaş tutarında işe başlatmama tazminatı ödenmesi gerekir.
Öte yandan uygulamada iş iade davaların aylarca sürdüğü, bazen birkaç yılda sona erdiği görülmektedir. Bu durumda işe iade davası açan işçinin bu süre zarfında başka bir iş yerinde çalışıp çalışamayacağı söz konusu olmaktadır.
İş kanunu ve ilgili mevzuatta işe iade davası sürecindeki işçinin başka bir iş yerinde çalışmasının bir önemi bulunmamaktadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2007 tarihli, 27673 numaralı kararında bu konuya ilişkin kararı mevcuttur. Yargıtay aşağıdaki hükme varmıştır;
‘’Özet: 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21/1 maddesine göre, feshin geçersizliğine karar verilmesi halinde işçinin başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmadığı takdirde iççiye en az dört, en çok sekiz aylık ücret tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da, kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakların ödeneceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi gerek işe başlatmama tazminatının belirlenmesi ve gerekse boşta geçen süre ücret ve diğer hakların ödenmesi, işe başlatmama ve başvuru şartlarına bağlanmıştır. İşçinin yargılama sırasında yada boşta geçen süre içerisinde başka bir işyerinde çalışması, bu tazminat ve boşta geçen süre ücret alacağını hiçbir şekilde etkilememektedir.’’
Yani işçinin boşta geçen süre içerisinde işe başlaması, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin daha az miktarda belirlenmesine sebep olmamaktadır. Görüldüğü üzere Yargıtay, işçinin dava sürecinde ya da boşta geçen süre içerisinde başka bir iş yerinde çalışmasının, bu tazminat ve boşta geçen süre ücret alacağını hiçbir şekilde etkilemeyeceğine hükmetmiştir.
İşçi işe iade davası açtıktan sonra boşta kalmayıp da başka bir işte çalışabilir. Bu durum, işçiye ödenecek işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin daha az miktarda belirlenmesini gerektirmez. İşçi bu sürede çalışsa da çalışmasa da, işe iade davasına dair kararın kesinleşmesine kadar en fazla 4 aya kadar ücret ve diğer hakların ödenmesi gerekir.